Geçtiğimiz 2 hafta boyunca aracı uzun yolda her türlü yol ve hava şartlarında 3000km kullanma fırsatı yakaladım. Bunun 1000 km ye yakını aşırı yağmurda geri kalan 2000 km ise neredeyse 30 derece sıcaklıkta gerçekleşti. Ayrıca yolculuğun 600 kmlik kısmı da tamamen gece gerçekleşti.
Tabi bildiğiniz üzere aracım TOFAŞ'ın fabrikadan çıkardığı halinde olmayıp; ek olarak Bi-Xenon ve projesini kendimin hazırladığı özel ses yalıtımlı. Bilmeyen arkadaşlar için konuları aşağıda verdim inceleyebilirler. Ayrıca Continental lastikleri pek sevmediğim için lastiklerimi hemen GoodYear Eagle F1 Asymmetric 3 değiştirmiştim. Etiket Değeri 68 Desibel.
Bi-Xenon (https://fiategea.net/konu-led-xenon-dan-orjinal-bixenon-gecis.html)
Yalıtımlar (https://fiategea.net/konu-fiat-hizmetler-arac-alti-izolasyon.html, https://fiategea.net/konu-kapi-sacina-ve-paneline-trim-ve-gurultu-yalitimi-resimli.html)
Öncelikle 2007 sonrası üretilen Bravolardan 2 tane sıfır kullanmış biri olarak , bu araçlarda sıkıntı yaşadığım konulara da değinerek Egea SW yaptığım yolculuk ile ilgili aşağıda detaylı bir inceleme yapacağım.
*Bravo da çok sıkıntı yaşadığım için ilk konu yağmur sensörü olacak çünkü yaklaşık 1000 km bir uzun yolu yer yer sağanak olmak üzere ciddi yağışlı bir hava da tamamladım. Tek kelime ile özetleyeceğim sensör muazzam çalışıyor. Yaklaşık 10-12 saatlik toplam sürüşte ki bunun bir kısmı geceydi, sadece 2-3 defa silmesine müdahale ettim onun dışında tamamen mükemmel bir şekilde çalıştı. Yolculuğum süresince konfora etkisi çok büyüktü.
Bravoda bu konu kesinlikle bir işkence idi, bu araçta bu konuya çok çalışılmış.
*İkinci konu ise Klima/Kalorifer sistemi yani iklimlendirme üzerine olacak. Bravodaki iklimlendirme sisteminden hiç memnun değildim. Yolculuk boyunca sürekli müdahale etmek durumunda kalıyordum. Ayrıca soğutma performansı çok vasattı.
Ancak Egea da 22 dereceye ayarladığınız vakit neredeyse sistemi tamamen unutuyorsunuz. Sistem işini çok iyi yapıyor, tam olması gerektiği gibi. İlk defa neredeyse sisteme hiç karışmadan yolculuk yaptım. Tabi yolculuk konforuna katkısı muazzam.
Ayrıca Max A/C tuşunu ilk defa VW grubunda GOLF de görmüştüm. Egea da görünce Aydın da kullanma fırsatım oldu. Gerçekten soğutma performansı çok çok çok iyiydi. Güneşin altındaki aracı 1-2 dakikada soğutmasına hayran kaldım. Aracın o esnada dış sıcaklığı ,güneşin altında kalmasında dolayı, 38 derece idi.
Söylemeden geçemeyeceğim bir başka şey ise; soğutma/ısıtma esnasında fan sesinin düşük olmasıydı. Bu konuda ciddi çalışılmış olduğu her halinden belli oluyor. Bu konuda da tebrik ediyorum.
*2017 yılında aracın farlarının hala halojen olması gerçekten hem görsel olarak hoşuma gitmeyen hem de çağın çok gerisinde bir durumdu. Çağın çok gerisinde bir sistem olması sebebiyle hemen farları, gerçi başıma ne geleceğini bildiğim halde tamamen çakma LED ampüllerle, değiştirdim. 10800 lümen değere sahip çok kaliteli Ledler almama rağmen mercek optiğinin halojene göre üretilmesi sebebiyle LED ampüllerden istediğim performansı alamamıştım. Performansın bu derece vasat olmasının altında farların halojen yapılı mercekleri ve 6000 K ışık değeri olmasıydı
Bu sebeplerden dolayı sistemi tamamen değiştirerek Orjinal Bi-xenon sistemine geçmiştim. Konusu yukarıda mevcut. Uzun uzun anlatmama gerek yok en zifiri karanlıkta dahi uzunları yakmaya ihtiyaç duymadım. Kesilme çizgisinin netliği, keskinliği ve aydınlatma performansı eminim ki bundan daha iyi olmazdı. Ayrıca montaj esnasında orjinal xenon araçlarda kesilme çizgisinde oluşan mavi/mor efektleri de merceğim, Bosch olması sebebiyle, ayar vidası ile oynayarak daha keskin ve net bir hale getirmiştim .Tabi bu sistem orjinal gündüz ledleri ile birleşince ortaya şahane bir görsel şölen çıktı ki yol boyunca ışığı gören araçlar sellektör dahi yakmama gereken kalmadan yol verdiler.
*Bagaj/kapı/taban/ön çamurluk/motor yalıtımlarım sonucu zaten sessiz olan araç da kayda değer bir iyileşme yakalamıştım. Bunun ne kadar başarılı olduğunu da yolda görmek istiyordum. Aslında yol boyunca bu durumu gözlemledim. Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki eğer yol tamamen bozulmuşsa (örnek olarak Sivrihisar-Polatlı arası çok bozuktur) yani satih kaplama da dahi bitüm kalmamışsa sadece agrega dediğimiz taş kaldığı durumlardan bahsediyorum. Bu durumda bir miktar ses geliyor ancak araç içindeki huzuru kesinlikle çok bozmuyor yani uyuyan kişileri dahi uyanmadırmaya yetmiyor bu ses diyebilirim. Zaten bahsettiğim bu yolun bir kötüsü toprak yol oluyor. Diğer yol şartlarından kesinlikle lastik ile alakalı bir gürültü duymadım.
*Bu arada aracın süspansiyon sistemine hayran kaldım 17 inch olmasına rağmen sönümleme ve süspansiyon sessizliği çok iyiydi.
*Havada rüzgar yoksa aracın rüzgar yalıtımı gayet iyi ancak rüzgar varsa en belirgin gürültü rüzgar sesi oldu. GOLF 7 de benzer bir durum vardı. Ancak ben rüzgar yalıtımının biraz daha iyi olmasını gerektiğini düşünüyorum, bununla ilgili ne yapılır biraz araştırma yapacağım.
*Bir diğer, benimde fazlası ile takıntılı olduğum konu trim sesleri. Eğer yol çok çok bozuksa yani yukarıda söylediğim (Sivrihisar-Polatlı arası gibiyse) 2 kez üstümdeki kol tutacağından trim sesi geldi.. Onun dışında çok hafif sesler olabiliyor, ancak çok normal bu sesler çünkü yol o kadar bozuktu ki kolumdaki saat bile direksiyondaki vibrasyondan kaynaklı ses yaptı.
-Golf 7 de bu konuda baya iyiydi. Hatta kapı paneli gözlerindeki kumaş yalıtımları sayesinde 05,lt pet şiseler bizde olduğu gibi ses yapmıyordu. Bir de Golf mühendisleri torpido gözünün içini dahi özel kadife bir malzeme ile kaplamışlar ki torpido gözündeki eşyalarda yolculuk esnasında ses yapmasın. GOLF deki bu ince detaylar çok hoştu. Hoş olmasının yanında da bu ince detaylar ile kalite hissini daha arttırmışlar.
Şimdi bir ara verelim. Yukarıda bazı yerlerde GOLF 7 deyip durdum. İşte sebebi;
***Aslında dönüş yolunda 500 km kadar GOLF 7 sürdüm. Bu araç ile kıyaslama yapma imkanım oldu. Yol sesi konusuna değinmiyorum benimkinde ciddi yalıtım olması sebebiyle hiç ses yoktu. Golf7 de bu ses vardı. Golf 7 benzinli idi bu yüzden motor sessizliği çok iyiydi. DSG geçiş hızı sanırsam bir kaç milisaniye bizim DCT daha hızlı. Kapı paneli(önler) ve torpido gözü çok iyiydi. Bu arada cam kalınlıkları bizim SW/HB ile aynıydı. Fitiller tamamen aynı idi. Hatta ön sis farları ile ön davlumbazlarda ki hava geçiş kanalları dahi aynıydı. Yol bilgisayarı çok benzerdi. Bende oluşan izlenim Golf7 daha önce çıktığı düşünülürse bizim mühendisler Golf7 parçalamışlar ondan feyiz almışlar gibi geldi. Bazı detaylar çok benziyor. Golf un süspansiyon sistemi daha sesli ve daha sert bu konu da Egeayı daha çok beğendim. Rüzgar sesi aynı. Ama motor yalıtımı sanki Golf de daha iyi. Ancak o araç benzinli idi tabi bununda etkisi büyüktür. Ama Golf benzinli olmasına rağmen araçta titreşim olması çok tuhafıma gitti. Araçta rölanti de vibrasyon vardı. Bu arada araç daha 6000km idi.
*Gelelim bizim 1,6 Multijet2 ye. Öncelikle bu motorun bana göre tek bir eksisi var oda çalışma gürültüsü bir miktar fazla. Kesinlikle rahatsız etmiyor sürekli geri planda kalıyor ancak acaba bir miktar daha az olsaydı fikri de hoş gelmiyor değil. Onun dışında bu motor ile kesinlikle tasarruf yapılmaz. İnsanı tamamen tahrik ediyor. 213km/h hıza kadar çıktım. 130km/h kadar çok rahat hızlanıyor. 130-160km/h bandında biraz zorlanıyor. 160km/h dan sonra sanki bir şeyler oluyor eğer şartlarda iyiyse alıp başını gidiyor. Tabi bu hızları araç hiç hissettirmiyor hatta çok da güven verdi bana. Çok stabildi.
120km/h sabit hızla 6,0lt yaktı. Aynı güzergahta 1,5 Dci ve İ30 1,6 dizel de vardı. Fluence 1,5 dci 120km/h 5,8lt , İ30 ise 6,5lt yaktı. Bana 1,6 multijetin tüketimi normal geliyor. Açıkcası forumda oluşan bazı çok yakıyor fikir akımına ben katılmıyorum.
Cumhuriyet Tesisleri-Ankara arasında C200d (1,6 dizel Renault motorlu idi) ile beraber gittik. Hatta bir ara Audi A3 Sedanın kışkırtması ile aksiyon filmlerini aratmayacak ancak Audi için çok kısa sayılabilecek bir kısa film de çekmiş olduk . Tabi bir önceki cümleden de anlaşılacağı üzere nefesi ilk tükenen Audi oldu. 200km/h dahi göremedi. C200d ise geçtiğimde ibrem 207km/h . Bende çıkmışken kaça kadar çıkacak diye meraktan 213km/h kadar çıktım.
Bu hızda BMW 5.20 sellektör yakmam tuhafına gitmiş olacak ki geçerken tuhaf tuhaf bakarak elini kaldırdı. Tabi Sivrihisara gelmeden radar yerini bildiğim için hız sınırlarına düştüğüm sırada ki BMW öyle bir kaptırmış ki kendini gururuna yediremedi galiba beni geçmesiyle radarı görmesi bir oldu. İzmir plaka idi belki yol boyu hız sınırlarında geldi ama son dakikadaki gururu ona cezayı getirdi.
Yolculuk sonrası aklım da ileriye dönük yapmam gerektiğine inandığım iki şey var.
**Yol boyunca Ankara ya döndüğümde ilk iş olarak ACC devreye sokmalıyım dedim. Çünkü Cruise Control yeterli gelmiyor. Yavaşlamak gerekebiliyor. Kesinlikle ACC gerekli. Bu konu da tek sorun Proxy bu konu çözüldüğünde pek bir şey kalmıyor. Çünkü herşey araçta hazır. Yakında nihai sonuç belli olur.
**Birde Rüzgar sesi konusunda ne yapılabilir biraz araştırma yapacağım. Ancak çok umutlu değilim. En zor en çok bilinmeyen en çok hesap gerektiren alan burası. HB belki bu ses daha azdır. Çünkü tavan alanı hem az hemde çıtalar yok. Tavan döşemesi altına Sp200 konulabilir ancak söktüğüme değmez çünkü tavan döşemesinde az da olsa yalıtım var.
NOT: Yalıtım, Süspansiyon Sistemi ve Yol Tutuş için yazdıklarım SW/HB için geçerli olup, Motor, Şanzuman, Klima, Sensörler Sedan/HB/SW içindir.