04-03-2016, Saat: 03:09
Çocukluğundan ölümüne kadar Mustafa Koç'un hayatından kesitlere yer verilen dergide, Koç'un hafızalara kazınan cümleleri ile bazı fotoğrafları da okuyucularla paylaşıldı.
Koç'un "Hepimizin bu dünyada sınırlı zamanı var ve hayatlarımızı mümkün olan en dolu şekilde yaşamak için birbirimizi yüreklendirmemiz gerekiyor" şeklindeki hayata bakış açısını yansıtan cümlesi ise derginin ilk sayfalarında yer buldu.
MUTLU BİR HAYATA BAŞLANGIÇ
Derginin "Başarı dolu bir hayata mutlu bir başlangıç" bölümünde, 29 Ekim 1960 tarihinde Mustafa Koç'un doğumuyla ailenin yaşadığı mutluluk aktarıldı. Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç'un, oğlu Mustafa Koç için yaptığı "mısır püskülü gibi sapsarı saçları vardı" tasviri derginin dikkati çeken bölümleri arasında yer aldı.
RAHMİ KOÇ: EN ÇOK FUTBOL OYNAMAYI SEVDİ
Rahmi Koç, oğlu Mustafa Koç'un doğumuyla duyduğu mutluluğu şöyle dile getirdi:
"Doğduğu ilk günü daha dün gibi hatırlıyorum. Hemşireler kucaklarında Mustafa ile gelerek 'bir oğlunuz oldu' dediklerinde, bir baba olarak fevkalade sevinmiştim. Hayatı boyunca en karakteristik özelliği olan güler yüzünü, sevecenliğini, sevgi dolu yüreğini ve vicdanını da bu mutlu çocukluk sayesinde kazandı. O da her çocuk gibi evden kaçtı, yaramazlık yaptı. Folklor da oynadı, kayak da yaptı. Ancak en çok futbol oynamayı sevdi. Bir de göklere sevdalıydı… Elinden hiç düşürmediği minyatür uçağının burnu hep göklere bakıyordu. Yüzündeki mutluluğun ise tarifi imkansız…"
ALİ KOÇ: BEN ŞAMAR OĞLANI GİBİYDİM
Ailenin en büyük çocuğu olan Mustafa Koç, kardeşleri Ömer Koç ve Ali Koç ile hep bir arada ve mutlu bir çocukluk geçirdi. Mustafa Koç'un, yaramaz bir çocuk olduğu, bunun da en çok kardeşlerini zorladığı belirtilirken, Ali Koç bu durumu bir anısında şöyle anlattı:
"Aramızdaki yaş farkı nedeniyle ben şamar oğlanı gibiydim. Evimizde Çin işkenceleri söz konusuydu. Işıkları kapatıp beni telefon kablolarıyla bağlarlardı ve biri fener tutup diğeri de kaşlarımı çekerdi. Ancak ben yine de onların yanından hiç ayrılmazdım ve hiç de şikayet etmezdim."
DEDESİ VE BABAANNESİ DE ONA ÇOK DÜŞKÜNDÜ
Koç, çocukluğundan itibaren güler yüzü, vicdanlı tavrı, liderliği ve sevecenliğiyle herkesin sevgisini kazanırken, Dede Vehbi Koç ile babaanne Sadberk Koç da Mustafa Koç'a düşkünlüğüyle biliniyordu.
''OĞLUM BAŞKA SEÇENEĞİN YOK. SEN DE FENERBAHÇELİ OLACAKSIN"
Hayatı boyunca keyif aldığı şeylere zaman ayıran Mustafa Koç, her zaman spor yapmaya vakit ayırdı. Beşiktaşlı bir babanın oğlu olarak Mustafa Koç için futbolla ilgilenmeye başladığı ilk yıllar "siyah-beyaz"dan oluşuyordu. Ancak Rahmi Koç'un yanında çalışan Kamer Kaya, Mustafa Koç'u gizli gizli Fenerbahçe maçlarına götürerek onun Fenerbahçeli olmasını sağladı.
Mustafa Koç, "Oğlum başka seçeneğin yok. Sen de Fenerbahçeli olacaksın" diyerek, o sıralar 5 yaşında olan Ali Koç'un da Fenerbahçeli olmasına vesile oldu.Ancak Mustafa Koç, bir röportajında, Fenerbahçe'yi çok sevse de o yıllarda aldığı kararından dolayı zaman zaman pişman olduğunu şöyle anlatmıştı:
"Babamın yaşı ilerledikçe, enerjisi artıyor, günü 36 saat gibi yaşıyor. İçindeki Beşiktaş sevgisi iyice su yüzüne çıkıyor. Fenerbahçe başarılı olunca, babamın üzüldüğünü görüyorum, ben de üzülüyorum. Beşiktaş başarılı olunca, babam seviniyor ama benim üzüldüğümü görünce, yine üzülüyor. Onun böyle etkileneceğini küçükken düşünebilsem, Beşiktaşlı olabilirdim."
ÇOCUKLUKTAN YETİŞKİNLİĞE GEÇİŞ
Koç ailesinin üçüncü kuşak temsilcisi Mustafa Koç'un çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi, eğitim hayatını yurt dışında tamamlamasından ötürü "biraz gurbet, biraz özlem" anlamına geliyor.
Orta öğrenimini Avusturya Lisesi'nde tamamlayan Mustafa Koç'un lise eğitiminde öne çıkan alternatif, İsviçre'deki Lyceum Alpinum Zuoz oldu. Mustafa Koç'un İsviçre'ye gitmesi de unutulmayan çocukluk anıları arasında kaldı. Ali Koç, ağabeyi Mustafa'nın ilk evden ayrılışını, "Aramızda eğitim için gurbete ilk giden Mustafa idi. Tabi Mustafa’nın gidişi evde bir boşluk yarattı. Çünkü o varken ev daha bir kalabalık, neşe doluydu. İnsanlar girip çıkıyor, futbol oynanıyordu. Bu yüzden onu gurbete göndermek benim için çok üzücüydü…" şeklinde anlattı.
Yurt dışında tahsil için maddi desteğe ihtiyaç duyan Mustafa Koç'a, dedesi Vehbi Koç yardım etti. Üniversite eğitimini tamamlayıp Türkiye'ye dönen Mustafa Koç, Tofaş'ta satış elemanı olarak İnan Kıraç’la çalışmaya başladı.İş hayatının bu ilk döneminde merhum Vehbi Koç, İnan Kıraç'a yazdığı mektupta Mustafa'nın patron ailesine mensup olmasının kendisini ayrıcalıklı hale getirmediğinin, tam aksine tüm süreçlere hakim olacak şekilde çalışmak zorunda olduğunun altını, şu sözlerle çizdi: "Mustafa iyi yetişecekse her şeye küçükten başlayacak, patron ailesine mensup olduğunu unutacak, her başladığı işi iğneden ipliğe kadar tetkik edecek. Muvaffak olması için muntazam işe devam edecek, herkesten evvel gelip gidecek, verdiğiniz talimata harfiyen riayet edecek. Bu şekilde olursa hem kendisi hem aile için çok iyi olur. Size teşekkür ederim. Mustafa tamamıyla sizin emrinizdedir, size emanettir. Muvaffakiyetler dilerim..."
"SEN DAHA BABA OLMADIN..."
Mustafa Koç, 1986-1989 yılları arasında yurt dışındaki ilk iş deneyimini yaşadı ve Kofisa Trading Co. Cenevre Satış Müdürü oldu. "İşi işte öğrenmek" deyiminin karşılığını bire bir yaşayarak veren Mustafa Koç, Koç Topluluğu'nun büyük bir dönüşümün eşiğinde olduğu bir dönemde, Ram Dış Ticaret'te satış müdürlüğü görevini üstlendi. Takvimler 1992 yılını gösterdiğinde, Mustafa Koç için yönetim kurulu başkanlığına kadar yükseleceği Koç Holding günleri başlamıştı.
Koç, önemli bir ailenin üyesi, genç ve başarılı bir iş adamı olarak göz önünde bulunduğu bir dönemde, İzmir'in önemli ailelerinden birine mensup Caroline Giraud'la evlenmeye karar verdi. Mustafa Koç'un "Dön okulunu bitir, ama bir an evvel gel evlenelim" şeklindeki evlenme teklifine Giraud'un cevabı, "Tamam" oldu.
Koç'un bu kararı tüm aile bireyleri tarafından sevinçle karşılanırken, dede Vehbi Koç memnuniyetini "Hayatında verdiğin en isabetli kararlardan biri" şeklinde dile getirdi.Evlilik sonrası iş yaşamında hızlı yükselişini sürdüren Mustafa Koç, yoğun iş temposunun yanı sıra hobilerinden de kopmadı. Koç'un uçmaya olan merakını bilen ailesi, onun riskli aktiviteleri sırasında zarar görmemesi için çeşitli tavsiyelerde bulunmayı sürdürdü. Bu uyarılardan biri de Mustafa Koç’un yakın arkadaşı İsmet Aktar ve ailesinin bir uçak kazasında hayatını kaybetmesinin hemen sonrasında Vehbi Koç'tan geldi. Bu kazadan 15 gün sonra gazetelerde çıkan "Mustafa Koç uçak kazası geçirdi" haberini okuyan dede Koç, torununa şunları söyledi: "Dün (22.08.1993) gazetelerde senin bir uçak kazası geçirdiğine dair havadisleri okuyunca perişan bir vaziyete düştüm. Suna halan hemen telefon etti, 'gazetelerde haberi çıktı, merak etmeyin Mustafa sağlamdır' dedi. Aynı gün dışarıdan eş dost telefon etmeye başladı, ona büsbütün üzüldüm.Sen daha baba, büyükbaba olmadın, evlat acısının ne demek olduğunu bilmezsin. Benim sana bir defa daha tavsiyem, sureti katiyede tek başına uçak kullanmamandır. Gözlerinden öperim."
"KARDEŞLERİNE KULAK VER"
Mustafa Koç, 2001'de Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi, 2002'de de Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili olurken, bu dönemde bir kalp rahatsızlığı yaşadı.
Acil olarak ailesiyle New York'a giden Mustafa Koç, burada by-pas ameliyatı oldu ve kısa süre sonra da işinin başına geçti.Hem Koç Topluluğu hem Koç ailesi için 2003 yılı ise birçok açıdan bir milat oldu. Rahmi Koç, görevini kendi deyimiyle "zevkle ve keyifle" Koç Topluluğu için önemli bir büyüme dönemini başlatacak Mustafa Koç'a devrederek, ondan kardeşlerine kulak vermesini, Ömer ve Ali Koç'un da ağabeylerine tam destek olmalarını istedi. Böylece 4 Nisan 2003'te Koç Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı olan Mustafa Koç, dedesinin halka yakın duruşunu, dürüst çalışma prensiplerini ve memleketine duyduğu sevgiyi; babasının da çok boyutlu ve global düşünce biçimi ile profesyonelliğini örnek aldı.
Görevde bulunduğu 13 yıllık sürede Koç Topluluğu yalnızca rakipleri ile arayı açmakla kalmadı, dünya devleri arasına da adını yazdırmayı başardı. Koç'un yönetim kurulu başkanı olduğu yaklaşık 13 yıllık dönemde Koç Topluluğu Türkiye ekonomisinin iki misli hızla büyümeyi başardı. İş hayatı boyunca birçok sosyal sorumluluk projesine imza atan ve sayısız ödüle layık görülen Mustafa Koç'un hayatında "hayırseverlik anlayışı" da önemli bir yer tuttu.
"BANA ASLANIM DİYENİN KALBİNİ KIRARIM"
Eşi Caroline Koç'un önerisiyle 2006 yılında Afrika'ya sehahat eden Koç, bu gezi için "Afrika'ya gitmeye pek de hevesli değildim. Hatta ne işimiz var oralarda demiştim ama uçsuz bucaksız Masai Mara'dan tuhaf bir şekilde etkilendim ve her yıl üçer defa gitmeye başladım" diye bahsetmişti. Bu seyahat Koç'a yeni bir hobi kazandırmış ve 30 yıl amatör olarak ilgilendiği fotoğrafçılık, bu seyahat sonrasında vahşi yaşam fotoğrafları çekme tutkusuna dönüşmüştü. Mustafa Koç, Afrika'da çektiği fotoğrafların yer aldığı "Karşılaşmalar" adlı ilk profesyonel sergisini açmak için 4 yıl boyunca en az 3 bin kare fotoğraf çekmiş, bunların içinden kırkını seçerken bir hayli zorlanmıştı. Sergi için çektiği fotoğraflarda uzun süre vahşi hayvanların yaşamlarını yakından izleme fırsatı bulan Koç, erkek aslanın tüm gün yatıp, bütün işleri dişi aslanların yaptığını görünce "Artık bana aslanım diyenin kalbini kırarım" demişti.
''ELVEDA MAVİ GÖZLÜ, GÜLERYÜZLÜ PATRON"
Koç'un, 21 Ocak'ta geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirmesi herkesi derin bir üzüntüye soktu. Çalışanları onu "elveda mavi gözlü, güleryüzlü patron" diyerek uğurlarken, Koç'un "Anı yakalamak, hayatın anlardan ibaret olduğunu gösteriyor. Ne olacağımızı bilmiyoruz, bu yüzden de her anımız çok kıymetli" sözü hafızalarda yer etti.